Rum Balkan Ermenilerine göre ise Hz İsa’nın doğum tarihi 6-7 Aralık tarihine raslamaktadır. Onlar bu tarihi doğum tarihi kabul ederler. Dolayısıyla onlara göre de bir ocak Hz. İsa’nın doğum tarihi değil.
Dolayısıyla bu gün dünya üzerinde kutlanan yılbaşı eğlenceleri Hz. İsa’nın doğum gününü kutlamak değildir. İslam âlimlerine göre de İsa’nın (As) doğum tarihi peygamberimizden 600 yıl, bazılarına göre 540 yıl, bazılarına göre 440 yıl; bazı tarihçilere göre 834 bazı tarihçilere göre ise 963 yıl öncedir.
Sözün kısası İsa’nın (as) doğum yılı yaptığımız araştırmalara göre kesin olarak belli değildir. Öyle ise bu kutlamalar neyin kutlamasıdır? Kabul edelim ki İsa’nın (as) doğum günü kutlamasıdır. Bir peygamberin doğum günü böyle mi kutlanır.
İŞİ KILIFINA UYDURMAK
İnsan şöyle düşünmeden edemiyor, Toplumun bir kesimi kutlama adı altında bu taşkınlıkları yapmak istiyor. Ama bu işe bir kılıf gerekiyor. Bu kılıfın adını yılbaşı koyuyorlar. Biraz da işin mantığı olsun diye o yüce nebiyi (as) bu işe alet ediyorlar. İsa (as) kısacık Ömrü boyunca içki mi içmiştir? Garibim uğradığı zulümlerden fırsat mı bulabilmiştir ki, (haşa) bu taşkınlıkları yapabilsin?
Yoksa İsa’nın (as) Doğumunu kutlamak neden günah olsun? Olay, peygamberin doğum gününü değil keyif çatmanın kılıfından başka bir şey değildir.
Şayet bu gün yılbaşı kabul edilerek taşkınlıklar yapılan tarih İsa’nın (as) doğum tarihi değil de her hangi bir tarihse o zaman yılın her günü bir yılbaşı kabul edilebilir. Çünkü yaşanan bir tarih diğerinin aynısı değildir. Anlatması çok yer ve zaman alır. (Akıllıya her gün yılbaşı)
Kendini Hz. Muhammed’in ümmeti kabul eden bir kişi, bu kutlamaları yaparken, bir an Allah Rasulünün kendilerine misafir olduğunu ve “Ne yapıyorsunuz?” dediğini Düşünse acaba ne cevap verecektir. Ama farkında değiliz yaptığımız her şey kim bilir kaç boyutlu olarak yarın amel defterlerimizde (Tabletlerle) karşımıza çıkacaktır. Her kes hür, kimsenin keyfine karışacak değiliz. Biraz dostça sohbet edelim dedik
PEKİ, BİZ NEDEN?
Yıllar önce ortaokul birinci sınıfta “Yılbaşı kutlamak günah mı?” diye bir soru sorulmuştu. Küçük öğrencimizin birisi ısrarla “Hocam ben cevap vereyim” diyordu. Söz verdim. Bana “Hocam Hrıstiyanlar Kurban bayramında Kurban keser mi? Ramazanda oruç tutar mı? Ramazan Bayramını kutlar mı? Diye sorular sordu.
Ben de hepsine “Hayır” cevabını verince hiç unutmam şu düşündürücü cümleleri sıralamıştı; O zaman hocam, Biz deli miyiz? Onlar bizim yaptığımız hiçbir şeyi yapmıyorlar. Biz neden onların yaptığını yapalım? Belki bu cümleleri başka birisinden duymuştu. Ama o yaşta kafasına iyi nakşetmişti. Hiç unutmam gözlerinden öpmüştüm. Darısı başımıza.
AKİF’imizi ölüm yıldönümünde rahmetle anarken yılbaşı ile ilgili üzüntülerini sizlerle paylaşalım. Yıllarca önce şöyle diyordu:
“Ya Rab! Böyle mi olacaktı, benim cennet yurdum? Baktım da etrafıma yalnızım ağladım, durdum. Bir mana veremedim, şu miladi yılbaşına! Şaştım da kaldım, Müslümanların vah telaşına. Çevirdim başımı, nereye ettimse nazar. Gördüm ki, noel için hazır yer yer, çarşı Pazar. Haykırmak gelmişti içimden, seslendim millete. Duyuramadım ne Ahmed’e ne mehmed’e. Ey Alem-i İslam’ın baş tacı, büyük Türkiye! Mukaddesatı unuttun Avrupa diye diye.” Hayırlı cumalar.