Biraz sıkıldığımızda hemen bir köşeye çekilir, sosyal medya veya TV programlarında dolaşır çevremiz de veya dünyada olup bitenleri öğrenmeye çalışırız ama, tabiri uygunsa bu bilgi ve görüntüler de çoktan kabak tadı vermeye başladı. Sosyal medyaya bakıyoruz: İnsanlar bir alem. Vatandaş hastanenin kapısından içeri girmeden bulunduğu yeri paylaşıyor, kendisine göre beğeni ve yorumlarını alıyor çıkışta da, başta yapması gerekeni süslüyor son sözünü paylaşıyor.
”Önemli bir şeyim yok kontrol için gelmiştim” diye yazıyor. Amaç ise sadece, sözde dikkat çekmek beğeni ve yorumlardan hoşlanmak olsa gerek…
TV programlarına giriyoruz, siyasi arenada adeta linç görüyoruz. Siyasi kavgalar ve atışmalar zirvede, savaşlar gözyaşları ve felaket senaryoları biraz fazla, açık oturumlara bakıyoruz, aydını da alaylısı da spor takımı tutar gibi taraftar. Ortalık, güçlü kesimlerden yana dalkavuk ve yağcılarla dolu. Bulunduğun ortamda doğruyu bile konuşsan hemen zıt tarafa konuyorsun. İşte bu ortamda ben de hem biraz empati yapayım hem de dinleneyim diye, ülkemize büyük hizmetleri geçen değerli siyasetçilerimizden anılar derledim, hayaller kurdum. Geçmişteki bu güzel ortamı günümüzde sağlamak yaşamak yaşatmak çok mu zor? Milli menfaatlerde aynı masada buluşmak tartışmak çok mu zor? Ne olur ki…
HAYAL GÖRMEK
Netice de hayal ama gerçekleşirse neler olurdu? Günümüzde TV de bir açık oturum programını izlediğimizde, iktidar ve muhalefeti, siyasette etken olanları aynı masada ve canlı yayınlarda ülke ve dünya olaylarını sorunlarımızı kardeşlik duygularıyla tartışırken görebilseydik ne olurdu? Geçmişte tanık olduğumuz gibi, iktidar ve muhalefetin bir arada gözükmesi güzel yaklaşımı her zaman tabana da yansır. Oysa, günümüzde bütün siyasilerimiz ve taraftarları her alanda siyasi zıtlık içinde çalışıyorlar. Birinin siyah dediğine diğeri beyazdır diyor.
Geçmiş iktidarların çalışmalarını değerlendirdiğimizde bunun çok güzel örneklerini görebiliyoruz. Rahmetli S.Demirel ve T.Özal’ı güzel bir örnek olarak gösterebiliriz.
Biraz geçmişe dönelim: Rahmetli S.Demirel 1965-1993 döneminde 10 yıl Başbakanlık yaptı. O’nun döneminde Kıbrıs olayları vardı İngiltere ile ilişkilerimiz kötüydü buna rağmen İngiltere ziyaretine gitmişti, dönüşte TV’de programa katılan Demirel’e sunucu diyor ki: İngiltere dışişleri bakanının elini sıkmanız doğru muydu? Demirel’in yanıtı: “Neresini sıksaydım kardeşim olmuş.” Derin devlet nedir diye soranlara da ”Raydan çıkan devlete derin devlet denir” diyormuş. İktidarının zor koşullarına rağmen, Asya’yı Avrupa’ya bağlayan 1.boğaz köprüsünü Sn. Demirel 1973’de yaptırdığında mimarlar odası: Bu köprü İstanbul için bir felaket olur ve kentin gelişimini olumsuz yönde etkiler demişti. Rahmetli Demirel de, bir iki yıl sonra bunun tadını alır ve yeni geçişler yaparsınız demişti. Darbe, tutuklamalar ve değişik hükümetler derken 1983 seçim dönemi gelmiş. Bu kez Rahmetli T.Özal da aday, ülkede olağanüstü durum da var tekrar demokrasiye dönülecek. Siyasi parti genel başkanları canlı yayında ülke siyasetini ve geleceğimizi tartışıyorlar. Sunucu Rahmetli Özal’a diyor ki : “Siz parti olarak çok vaatlerde bulundunuz bunları hangi kaynaktan karşılayacaksınız?” Özal: Boğaz köprüsünü satacağız bu gelir yeterlidir, diyor. Halkçı parti genel başkanı Necdet Calp, canlı yayında masaya sert bir yumruk vurarak : “Devletin malını satamazsınız, sattırmayız beyefendi, diyor.” Köprünün asıl mimarı rahmetli Demirel ise sadece gülmüş. Bu samimi açıklama ve tartışmalar sonucunda 1983 seçimlerinde liderler sayesinde katılımcı partilerin oyları yükselmiş.
Diyeceğim o ki: Tavandan tabana kadar siyasi gerilim görüyoruz. Yağcıların, yalakaların, dalkavukların işine yarayan ama halkı üzen bu siyasi kaosu asgariye indirmek için, iktidarın muhalefetin bir araya gelmesi halkın gözleri önünde sorunları kardeşçe tartışması çok mu zor? Tabiî ki biraz zor, çünkü gerilimde rant var ama nereye kadar. Bir anlık düş görür gibiyim. İnşallah gerçek olur. Sağlıkla kalın.
Sami Bingöl Turan
13.OCAK.2020