Ama güzel ülkemde ne mümkün! Ben yakınmaktan çok sıkıldım umarım siz benim bu isyanlarımdan sıkılmamışsınızdır. Yurdun ücreti dedik, bursun yetmezliği dedik şimdi de gelin yemekhane olanaklarına(!) benim kameramdan bakalım.
Bu yanda gördüğünüz 2 Kasım günü aldığım kahvaltı. Sigara böreğinin tanesi 1TL, zeytin poşeti 1 TL, salatalık 2 TL. Zaten hesaplayınca bize verilen 6 TL hak çoktan doldu. Tek yumurtalı sade omlet 3 TL… Kahvaltı yapmamız gereken en önemli öğünken ekstra para vermeden bunu yiyebiliyoruz.
Bu yandaki fotoğraf ise aynı günün akşam yemeği. Kahvaltı bir şekilde idare ediliyor yanında ekstra para vererek reçel, bal alabiliyoruz. Ama akşam yemekleri… Doğduğumdan beri et, tavuk, balık haricinde mutlaka bir sebze yemeği olan sofralarda oturdum. Yemeğin yanında ne olursa olsun yoğurt ve salata olurdu. Anne eli lezzetinin dışında yemekler piş-mi-yor. Yemeği yapan ablalar bir çatal bakıyorlar mı acaba tadına? Baksalar, bunu benim evladım da yiyor diye önümüze koymazlar bence çünkü… Her yemekte bol gözüksün diye patates var. Normal bir insan porsiyonuna uygun değil, kalın. Hadi yemekte öyle yaptın bari kızarttığında ince yap, yok o da kalın. Çok etsever birisi olmadığım için üç ana yemek çıktıysa ikisi etli. Et dediğim de sakatat, ciğer… Tavuk desen haşlama, yanındaki patates ve havuç gerçekten çiğ! Tek yiyebildiğim ve İzmirli olmasam kanacağım İzmir köfte adı altında satılan köfte de soğanlar bir bütün olarak içinde duruyor…
Bunlar sadece bir günün yemeği… Öğrenciyiz, geleceğin yöneticisi, doktoru, öğretmeniyiz. Ama bu koşullarda devlet yurdunda barınmaya çalışıyoruz. Umarım gelecek haftaya bazı şeyler düzelir de binbir sorunumuzun birinden daha bahsetmek durumunda kalmam.
Ve anneciğim; özür dilerim. Evde önüme koysan yemeyip hatta sana “Bunu mu yaptın?” diye trip atacağım yemeği burada mecburen yiyiyorum. Değerini çok iyi anladım. Annelerimizin kıymetini bilelim?